Damarca.com Hep DamaR Full DamaR...¬=椺²°`Damarca Fm`°²º¤æ=¬- - Arabesk Sanatcilar

Ana Sayfa
Iletisim
Ziyaretci Defteri
Arabesk Sanatcilar
Muslum gurses
Damar Muzikler
Damarca Sohbet
Son Dakika
Yeni
Sitemize Abone Ol
Damarca Forum



 
Orhan Gencebay

www.arabeskgen.tr.gg



Orhan Gencebay Hayatı Yaşamı Biyografisi

4 Ağustos 1944 yılında Samsun'da doğdu. Müziğe 6 yaşında Klasik Batı Müzikçi Emin Tarakçı Hocaâ??dan keman ve mandolin dersleri alarak başladı. 7 yaşında türk Müziğiâ??ni ve bağlamayı kucakladı. 10 yaşında beste çalışmalarına başladı. 13 yaşında babasının teşvikiyle türk Sanat Müziği ve tamburla tanıştı. Samsun'daki ve istanbul'daki halk evleri, müzik cemiyetleri ve müzik derneklerinde çalıştı, kurucularından oldu. istanbul Belediye Konservatuarıâ??na girdi ve icra heyetinde bulundu. 16 yaşından itibaren caz ve rock müziği ile ilgilendi. Batı nefesli sazlarından oluşan orkestralarda tenor saz çalarak görev yaptı. 20 ve 22 yaşlarında Ankara ve istanbul Radyo Evi TRT sınavlarına girdi, üst düzeyde başarıyla kazandı. 1967 yılında istanbul Radyo Eviâ??nde bir süre çalıştı ve ayrıldı. 1000'e yakın bestesi olan Orhan GENCEBAY, 400'e yakın bestesini kendi sesiyle seslendirdi. 90'a yakın filmde Müzik Direktörlüğü yaptı. 36 sinema filminde başrol oynadı, televizyon için diziler ve Show programları yaptı...

Orhan GENCEBAY'a göre türk Müziğiâ??nin daha zengin bir hale gelmesi için müziğimizin tüm geçmişi ve çeşitleriyle yeniden ele alınıp analiz edilmesi gerekiyordu. türk Müziğiâ??nin buna ihtiyacı vardı ve bu analizi aslında müzik enstitüleri yapmalı, buradan çıkan sonuçlar akademik öğretiler olmalıydı. Orhan GENCEBAY, bu düşünce ile müzikte kendine göre araştırmalar ve serbest çalışmalar yaptı. Bu yaptığı çalışmalara başkaları aâ?¬Å?Arabeskaâ?¬? ismini verdiyse de Orhan GENCEBAY, bu değerlendirmeyi yanlış diyerek kabul etmedi.

Orhan GENCEBAY'a 1999 yılında Devlet Sanatçısı unvanı verildi. 1968 yılında kendi sesiyle yorumladığı ilk 45â??lik plaktan bugüne kadar yasal olarak yaklaşık 60 milyon plak ve kaset tirajı olan Orhan GENCEBAY'ın yasal olmayan korsan yapımlarla beraber 150 milyon tirajı olduğu tahmin ediliyor. Orhan GENCEBAY'ın dokuz üniversite tarafından verilen uluslararası Montu Doktorası var.

Orhan GENCEBAY'ın bestelerinin her biri kaset ve plak satış rekorları kırarken, aynı zamanda başrolünü oynadığı sinema filmleri de hasılat rekorları kırmıştır. GENCEBAY besteleri Akdeniz ülkelerinde, Orta Doğuâ??da, Orta Asya'da, Avrupa'da türklerin bulunduğu her yerde dinlenmiş ve adaptasyonları yapılmıştır. GENCEBAY hakkında 20â??ye yakın kitap yazılmış, ansiklopedilerde yer verilmiş ve bir çok üniversitede GENCEBAY'la ilgili tezler hazırlanmış ve araştırmalar yapılmıştır. şu an türkiye'de internet üzerine en fazla web sayfası bulunan ve en çok ziyaret edilen sanatçıların başında gelmektedir.
 
MÜSLÜM GÜRSES HAYATI

Müslüm Gürses (Müslüm Akbaş) Hakkında...

MÜSLÜM GÜRSES'İN HAYATI 
www.arabeskgen.tr.gg

1953'ün 7 Mayıs günü Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesi'nin Fıstıközü köyünde Dünyaya Merhaba Der Müslüm Akbaş. Evet Evet Yanlış Duymadınız Müslüm Gürses Müslüm Akbaş olarak dünyaya gelir ve daha sonra Gürses Soy ismini alır. Babası Mehmet Akbaş Annesi Emine Akbaş Kardeşleri Ahmet ve Zeyno ile Zor koşullarda hayat mücadelesi vermektedir o zamanlar. zaman zorluklarla karşılaşmaktan yılmamıştır. Bugün, Ve gün gelir gurbet yolları onlarada görünür. Adana yollarına düşerler.
Bir umut rahat yaşama uğruna Adanaya yerleşirler.
Ve burada Annesi Emine Akbaş Hasta düşer. Gerçektende ciddi bir rahatsızlıktır bu. Günler Birbiri ardına geçerken Müslüm Gürses önce annesi Emine Hanımı ve daha sonra Kardeşi Ahmet'i Kara toprağa koyar. Artık yaşam Müslüm Gürses için Dahada zordur. Asıl Mesleği Terzilik olan Müslüm Gürses zaten içine kapanık bir kişiyken yaşadığı bu acılarla dahada içine kapanık bir yaşama bürünmüştür.
Talih Kuşu Bir Günde Şaşırır Bize Konar

Hayatının her döneminde olduğu gibi yine tek dostu tek sırdaşı müzik olmuştur. 1968 yılında Yaşadığı Adana'da çay bahçesinde ses yarışması düzenlenir. Bu yarışmaya katılmayı çok isteyen Müslüm Gürses Baba engeli ile karışlaşır. ama bu yarışmaya katılmak gereklidir. Bit pazarına koşar Müslüm Gürses kendine bir kıyafet alır. Ve yarışma gününü beklemeye başlar. Ve yarışmanın yapılacağı bir gece evveli Baba Mehmet Akbaş oğlu Müslüm'ün yarışmaya gitmemesi için uyurken saçlarını kesmesi bile engel olamamıştır Müslüm Gürses'e. Yarışmaya katılmıştır. Ve o Ses yarışmasından birinci olmuştur. Gürses olan Soy isminide o zamanlar almıştır.
Bir müddet o çay bahçesinde çalışmış daha sonra yine asıl mesleği olan terziliğe geri dönmüştür. Küçük terzihanede ekmek parasını kazanırken o meşhur şarkısında söylediği gibi "Talih Kuşu Bir Günde Şaşırır Bize Konar" Sözü gerçek olmuştur. Talih kuşu şaşırmış Müslüm Gürses'i o terzihaneden alıp bizlere getirmiştir. Mehmet isminde arkadaşı alır birgün Müslüm Gürses'i bir gazinoya götürür. Çünkü o gün o gazinonun assolisti Sadık Altınmeşe hastalanmış ve sahneye çıkamayacaktır. Mikrofon Müslüm Gürses'i beklemektedir. Müslüm Gürses o mikrofonu eline alır bir dahada asla bırakamaz.
Morg'dan plakçılar çarsısına;

Tarsus - Adana yolunda bir araba kaza yapar. Şoför ölür, yanındaki taşralı delikanlı ise öldü zannedilip morga kaldırılır. O Delikanlı Müslüm Gürses'tir.

Konserlerimden fikren mağlup birileri çıkıp kendini paralıyor, çiziyor, kesiyor... Oysa müzik gökten inen bir melektir. Neden yapıyorlar anlamıyorum. Beni buna neden alet ettiklerini de hiç anlamıyorum...

MÜSLÜM GÜRSES

70'lerin ortalarıydı.... Şöhretin kıyısına adım attığı yıllar... İlk plağını henüz doldurmuş, acılı hayatlarla yeni yeni tanışmıştı; acılı hayatlar'da onunla...

O günlerde, ne yüzbinlik gülhane konserlerinin yıldızıydı ne de jiletli fanatiklerin kahramanı... "Arabesk Yıldız Avcısı" Yeşilcam yapımcılarının da dikkatini çekmemişti henüz. Unkapanı'ndaki arabesk müzik piyasasının "Şöhrete Giden Yolu Arayan" genç yeteneklerinden biriydi sadece. Sık sık Anadolu turnelerine çıkıyor, kalabalık kadrolu konserlerde, özel yorumu ve sahne sıcaklığıyla sivrilmeye çalışıyordu kendince. Bir Gece... Evet, yorgun ve uykusuz geçen turneler sonrasında bir gece vakti, Tarsus - Adana yolunda içinde bulunduğu otomobil paramparça olur. Direksiyon başında uyuya kalan şoför, kaza anında ölmüş, kendisi ise gözlerini morgda açmıştı!... Evet, evet... Çünkü başı ve vücudu o kadar darbe almıştı ki bu yüzden öldü diye morga kaldırılmıştı.

Ancak son anda farkedilip ameliyata alınmış, un ufak olan alın kemiği adeta yeniden yapılmıştı. İşte... Bu kazadan sonradır ki hayatında çok şey değişti.

Bir anlamda ölümün soğukluğunu hissedip yeniden yaşama dönen bu genç adam için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı artık...
KOKULARI HİSSETMİYOR

Kulağı az işitecek, yavaş konuşacak, koku alamayacak hatta en güzel kokuyu bile ispirtodan ayırt edemeyecekti. bu arada günlük yaşamında çok dikkatli hareket etmek zorunda kalacaktı. Yani, kafasına alacağı en ufak darbede kör kalma hatta ölüm korkusuyla yaşayacak; Üstüne üstlük, hiç dinmeyen baş ağrıları hayatı boyunca onu terketmeyecekti... İşte belki de o kaza günlerinden kalmadır ki hep kader diyecek, hep keder diyecek, hep ölüm diyecek, hep acılardan bahsedecek, sahnede de hep ağır takılacaktı!...
Ve belki'de tüm bu "kederli ve kaderli" şarkılar sonucunda varoşlardaki kaybedenlerin sesi olacaktı. "Hasta Düştüm Allahım","Ulu Tanrım Bu Ne Çile" diyecek, "Bu Kadar İşkence Günah" diye haykıracak "Yeter Tanrım Yeter" diye yakaracaktı. Tüm bu şarkılar, ağır hasarlı bir trafik kazası kurbanının ifade biçimiydi aslında. Hep damardan dile getirdiği ifade biçimi...Öyle ya yıllar sonra

"Aklımdan çıkmıyor veda edişin,
Bütün Duygularım Ağır Yaralı,
Beni Kalbimden Vurdu Veda Edişin,
Bütün Duygularım Ağır Yaralı"

diye yorumladığı bir şarkıda acıları kayda geçirecekti zaten; Müslüm Akbaş olarak hayata başlayan, Müslüm Gürses diye devam edip giden Müslüm Baba!... Evet...Seven de sevmeyen de farkında, o kaybedenlerin şarkılarını söylüyor, kaybedenlerin ve daima kaybedecek olanların...

Onun Sihrini ne sosyologlar, ne sosyal psikologlar, nede müzik araştırmacıları çözebiliyor. Hoş, o da bilmiyor ya, kaşla göz arasında parıldayarak uçan jiletin damarla buluşmasındaki sırrı. Ölüm ve kederi harmanladığı şarkılar da söylüyor; neşeyi, umudu aktaran şarkılar da!

Ama sonunda hep o eziklerin sesini kente fısıldıyor. Yıllar var ki baba lakabını etiketine eksiksiz işliyor, seyircisinden hem korkuyor, hem alkışı bekliyor, şarkılarını damardan okuyor, kimi zaman yaşam biçimi müziğini dinleyenlerle örtüşüyor, ama bazen de fire verip dinleyicisini kaybettiği oluyor. Desğiştiği hatta medyatikleştiği öne sürülse de yeni kentlinin müziğini yapmaya devam ediyor.!

Evet, şimdi hikayemizi ön yargılarımızı beyninizin gizli kapaklı bir köşesine atarak ve ne savcı ne de avukat olmadan dinleyin!


  
Ferdi Tayfur'un Hayatı
www.arabeskgen.tr.gg

   

    1945 yilinda Adana Hurriyet Mahallesi'nde dunyaya geldi. Unlu tiyatro ve dublaj sanatcisi Ferdi Tayfur hayrani olan baba Cumali en kucuk ogluna Ferdi Tayfur adini koyar. En buyuk istegi Ferdi'nin iyi bir tahsil gormesidir. Ancak, babasinin oldurulmesi, Ferdi'nin okul hayatinin baslamamasina neden olur. 10 yasina basan Ferdi, ciftlikte calisarak ailesinin gecimine katkida bulunur. Genc Ferdi daha 17 yasindayken sarkici olmak hayaliyle Adana'dan Istanbul'a gelir. O yillarda cocuk sarkicilara pek ragbet bulunmadigindan, kendini ispatlayamayan Ferdi Tayfur, tekrar Adana'ya doner ve ciftlikte traktor soforlugune devam eder.

    Butun gunu Cukurova'da Pamuk tasimakla gecen Ferdi Tayfur'un gonlunde alevlenen sarkicilik atesi bir turlu sonmez. Sarkici ve sohret olmak umidiyle icin icin yanmaktadir sofor Ferdi. Sonradan Izmirden ve Konyadan calisarak Istanbul'a gelir ve Saya Plak ile anlastiktan sonra o firma icin alti plak doldurur. Ancak yaptigi 45'likler fazla satmaz ve patronu Ferdi de gelecek gormeyerek anlasmayi bozar. Her defasinda karsisina sanssizlik cikmaktadir. Abisinin bir iftira uzere hapise dustugunu duyan Ferdi yeniden Adana'ya doner ve ciftlikteki islerin basina gecer. Aradan iki bucuk yil gecmisti, 25 yasina basmisti Ferdi artik, Zeren plak firmasindan cagri alir ve sahibi Ferdinin plak doldurmasini ister. Yedinci 45'ligi Kaderimsin buyuk bir ilgi gorur. Fakat sanssizlik yine yuzunu gosterir ve plak firmasi kapanmak zorunda kalinca Ferdi 4 yil boyunca bos kalmistir. Sonra Kader plak firmasiyla yaptigi Huzurum Kalmadi adli plak istenen satisi yapar. 1973 ve 1974 yillarinda Gorsev Plak adina bes tane plak yapti, Kir Cicekleri, Bana Gercekleri Soyle, Postaci, Mahkumlarin Duasi ve Yuregimde Yara Var. 45'likler, ancak Ferdi'nin gecimini saglamaya yeter. Ama aradigi, istedigi cikisi bir turlu yapamaz. Sonra arkadasi Ismail Mersinli'yle Elele adinda bir plak sirketi kurar, orda cikardigi Aksam Gunesi cok buyuk oranda satis yapar. Yalniz, basindan beri yakasini birakmayan sanssizlik yine Ferdi'nin pesini birakmamisti. Cesitli olaylar yuzunden o firmayi kapatmak zorunda kalir. Sonradan Elenor plakla anlasir, orda Birak Su Gurbeti, Alistim, Yad Eller ve Cesme ile o zamanin en cok satis yapan 45'liklerdi. Sans ibresi artik Ferdi'den yana donmekteydi.

    Bu arada sinemadada adini duyurur Ferdi Tayfur. 1976 yilinda Cesme filmini cekerken Necla Nazir ile tanisir ve ona asik olur.

    Adini Arabesk muzigin Devleri arasina yazdiran Ferdi Tayfur, gazino neonlarinin bas kosesindeki yerini de kisa zamanda alir. Gazinocular, filmciler ve plak yapimcilari Adana'nin bu bagriyanik sarkicisinin kapisini asindirir. Allah "Yuru ya kulum" demistir, Ferdi de yurumeye devam eder. Cesme'den sonra yaptigi Derbeder, Benim Gibi Sevenler, Son Sabah, Boynu Bukuk, Olmaz Olsun, Yuvasiz Kuslar, Batan Gunes, Huzurum Kalmadi, Gunaha Girme, Kalbimdeki Aci, Sen de mi Leyla, Yakti Beni, Insan Sevince, Durdurun Dunyayi, Bir Damla Ates, Bende Ozledim, Herseyim Sensin, Utaniyorum, Cilgin Arzular, Haram Oldu, Icimde Bir His Var, Ya Benimsin Ya Topragin, Sevgiler Cicek Gibi, Affet Allah'im, Naz Etme - Canina Okuyacagim, Allah'im Sen Bilirsin, Hoscakal Leyla, Bizim Sokaklar, Bana da Soyle, Emmoglu, Mor Guller, Dunya, Of Daglar ve Yoksun-Kor Talih, Zaman Tuneli, Klasikler 2, Zengin Olursam gibi kaset ve filmleriyle milyonlarin gonlunden ve dilinden dusmeyen Ferdi Tayfur, Turkiyenin gelmis gecmis en buyuk sanatcilarindan oldu.

    Dillere dusen sarkilarini sinemada ayni isimle filme ceken Ferdi Tayfur, cok sayida film cekti. Sarkicilik, sinema oyunculugunun yanisira, yonetmenlik arzusuyla yanip tutusan Ferdi Tayfur, su filmleri yonetti: Haram Oldu, Icimde Bir His Var, Ya Benimsin Ya Topragin, Canina Okuyacagim, Sevgiler Cicek Gibi ve Affet Allah'im.

    Yaklasik 100 kaset ve 30'un uzerinde film yapan unlu sanatci 9 kez Altin Plak odulu aldi. 1982 yilinda kendi adina Ferdifon Plakcilik sirketini kuran Ferdi Tayfur'un Konya tanisitgi bir kadindan bir oglu, evliliginden 2 kizi ve yaklasik 25 yildir birlikte oldugu sinema oyuncusu Necla Nazir'dan da bir kizi bulunuyor. 2000 yilinda seker hastaligi sonucu ayak parmaklarini kaybetmekten son anda kurtulan sanatcinin yurtici ve disinda milyonlarca hayrani bulunuyor. 
                         İbrahim Tatlısesin Hayatı
                                    www.arabeskgen.tr.gg
                                                   
İbrahim Tatlıses 1954 yılında Şanlıurfa'da doğdu. Sanatçının çocukluğu hep yokluklarla geçmişti. Sesinin güzel olması nedeni ile yöreye has "Sıla Geceleri"nde hep büyüklerinin yanında türküler okumuştur. İbrahim Tatlıses'i yöredeki herkes güzel ve yanık sesi ile tanımıştır. Belirli bir zaman sonra ailesi ile birlikte İstanbul'a göç etmeye karar verir. İstanbul'a gelen Tatlıses ve Ailesi burada bulunan akrabalarını yanına yerleşir ve bir çok işlerde çalışır, leblebi satıcılığı, inşaat demirciliği ustalığı gibi. İbrahim Tatlıses bir zaman sonra hayatı boyunca örnek aldığı adam Yılmaz Güney gibi olmaya karar verir.

Yaklaşik otuz yil önce inşaatlarda işçilik yapan karayağız bir gencin, hem müzik hem de iş dünyasi anlaminda tırnaklarıyla kazıya kazıya zirveye tırmanmasının hikayesi… Yedi çocuklu kalabalık ve fakir bir ailenin çocuğuydu. Çocuk yaşlarda çalışmaya başladı, yaşamin agir yükünü omuzladı. İnşaatlarda soğuk demir ustalığı yaptı. Adanalı bir sinemacının, inşaatta türkü söyleyen bu muazzam sesi duymasıyla birlikte şöhret yolu açılmış oldu. Önce Adana'da ardından Ankara'da çeşitli gazinolarda sahne aldi. Sesinin güzelliğini dinleyenler vasıtasıyla şöhreti dilden dile yayıldı. Yetmişli yillarin ortalarina dogru Istanbul'a geçerek orada sahne almaya başladi. Şansını denemek isteyen Tatlıses Ailesinin ve çevresinin yardımıyla ilk kasetini çıkarır. Bu albüm onu şöhrete ulaştıracak olan kapıları ardına kadar açmıştır. "Ayağında Kundura" ile müzik dünyasına bomba gibi düşer. 1977 yılında çıkardığı "Ayağında Kundura" adlı kırkbeşlik plakla tüm Türkiye'ye sesini duyurdu. Ardından "Sabuha", "Dom Dom Kurşunu", "Bir Mumdur" gibi türküleriyle Türkiye'nin gelecekteki müzik hayatında sarsılmaz bir yere sahip oldu. İbrahim Tatlıses çıkardığı kasetten sonra sinemayada el atar. Sanatçı yaptığı her işte başarılı olmanın sırrını öğrenmişti. Ve artık ne yapsa başarılı oluyordu. Halkın bitanecik İbo'su olmuştu. Her kaseti satış rekoru kırıyordu. Filimleri en çok izlenen filmler arasında yer alıyordu. Seksenli yıllarda tüm Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri onunla tanıştı. Yunanistan'dan Suudi Arabistan'a, Almanya'dan Afganistan'a çok geniş bir coğrafyada, milyonlarca hayran edindi. Kasetleri ve posterleri bazı ülkelerde milyonlarca satarken yurtiçinde ve yurtdışında sayısız ödülün sahibi oldu. Seksenli yıllarda çıkardığı "Allah Allah", "Kara Zindan", "İnsanlar" ve "Fosforlu Cevriyem" gibi albümlerinin satışı milyonları aştı.80'li yıllar İbrahim Tatlıses'in yılları olmuştu. Sanatçı 90'lı yıllarda olgunluk devrine girmiştir. Artık sarsılmayacak kale olmuştur. Türkülerden Arabesk'e geçmiştir.90'lı yıllar aynı zamanda Tatlıses için ticaretin başlamış olduğu yıllar olmuştu. Tatlıses Turizm, Tatlıses Lahmacunculuk, Tatlıses Otelleri gibi birçok şirket kuran sanatçı şarkıcılığından kalan zamanlarda bunlarla uğaşmayı tercih ediyordu. İbrahim Tatlıses, 1991 yılında müzik sektörünün kurumsallaşmasında ilk adımı atan Raks Müzik'le anlaşti. Ve ertesi yıl "Ah Keşkem" adlı albümüyle çıktı hayranlarının karşısına.

Uğur Bayar ve Mustafa Özhan ikilisinin müzik yönetmenliğini yaptığı albüm, söz ve müziği kendisine ait "Ah Keşkem"le çıkış yaptı. "İki Gözüm İki Çeşme" ve "Yar Diline" gibi popüler parçaların yanı sıra kendisine ait eserleri yorumladı. 1993 yılında çıkardığı albüm ise "Mega Aşk" adını taşıdı. Mustafa Özden'in yönetmenliğini ve aranjörlüğünü yaptığı albümde Selami Şahin'e ait "Seni Sevmediğim Yalan", "Akşamdan Akşama", "İçem Diyorum", "Bu Nasıl Güzel"; Yusuf Hayaloğlu'na ait "Dağlarda Kar Olsaydım"; Ali Gencebay'a ait "Çakmak Çakmağa Geldik"; Arif Sağ'a ait "Kötü Kader"; Hasan Kaplan'a ait "Yürüyorum Dikenlerin Üstünde"; Mehmet Arslan'a ait "Ben Ne İnsanlar Gördüm" ve kendisine ait "Mega Aşk", "Sen Sen", "Derya" adlı onüç parça yorumladı. 1994 tarihini taşiyan "Haydi Söyle" albümü Burhan Bayar, Arif Sağ, Özkan Turgay ve Zafer Dalgıç'tan oluşan uzman bir kadro eşliğinde hazırlandı. "Haydi Söyle", "Nankör Kedi", "Saza Niye Gelmedin", "Tombul Tombul" gibi parçalar büyük beğeni kazanırken, Tatlıses köklerini de unutmayarak "Maraş Maraş" adlı derlemesini seslendirdiği Kazancı Bedih'i de müzikseverlere tanıtmış oldu. İbrahim Tatlıses, adıyla birlikte anılan ve eski kırkbeşliklerde kalan ünlü parçalarını, 1995 yılında "Klasikleri" adını taşıyan albümde biraraya getirdi. Günümüz teknolojisinden yararlanılarak alt yapısı hazırlanan albümde, eski parçalarını yeniden seslendirerek hem yeni kuşağın eski Tatlıses'i tanımalarını hem de hayranlarının piyasada kaydı olmayan bu şarkıları arşivlerine katmalarını sağladı.

"Ben De İsterem" adını taşıyan 1996 tarihli albümüyle yeni bir satış rekoruna imza attı. Sendur Güzelel'in yönetmenliğini, Osman İşmen'in aranjörlüğünü yaptığı çalışmada yer alan "Fırat" türküsüyle uzun süre listelerde kaldı. "Allahım Neydi Günahım", "Yakamoz", "Yol Ver Dağlar" gibi popüler parçaları kendisine has üslubuyla yorumlayarak 1996 ve 1997 yılında sayısız ödülün sahibi oldu. Hızını kesmeyerek ertesi yıl "At Gitsin" albümünü piyasaya sürdü. Albüme adını veren parça başta olmak üzere tüm parçaları yine Türk halkının diline dolandı. Tatlıses, bu albümde pop müziğin ünlü isimlerine ait parçaları da seslendirdi. Kayahan'ın "Odalarda Işiksizım", Sezen Aksu'nun "Erkekler" ve Yıldız Tilbe'nin "Anam" adlı parçalarını yorumladı. "Bi Tanem", "Güneş Dogmuyor" ve "Ağlıyorum Kahrımdan" adlı parçalarını seslendirdiği yeni bir yeteneği, Cengiz İmren'i müzikseverlere tanıttı. İbrahim Tatlıses, seksenli ve doksanlı yıllar boyunca çevirdiği sinema filmleriyle de çok yönlü bir sanatçı olduğunu kanıtladı. Sinemanın baştan sona her alanında yeteneklerini sergiledi. Talk show programları hazırladı, çeşitli sanatçilarin video klip yönetmenliğini yaptı. Tatlıses, bugün, yalnız sanatçı kişiliğiyle değil, yanında çalıştırdığı ikibin kişiyle ve hâlâ insanlara iş alanlari açan başarili işadami kimligiyle de Türkiye'nin sayili isimleri arasinda yer aliyor. Yönetmen, oyuncu, senarist, söz yazarı, besteci ve yorumcu İbrahim Tatlıses'in sahip olduğu şirketler grubu; gıda, film, prodüksüyon, turizm, havacılık ve yayıncılık dallarında faaliyetlerini sürdürüyor.

Sanatçının Şanlıurfa'dan bulunan eşinden 1 erkek ve 2 kız, sinema sanatcısı Perihan Savaş'tan bir kız ve şu an hayatını paylaştığı Derya Tuna'dan ise 1 erkek çocuğuna sahiptir. Sanatçı hayatı boyunca inandığı şeyler uğruna savaş vermiş ven bunları başarmıştı. Bu kadar ünlü olmanın tek sebebi bu olsa gerek.
 
 

 
 
 
 
 
 
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol